Habil Aydınoğlu - UNUTULMAZ ANILARIN 21 YILI…

Bu yazıya counter dəfə baxılıb
O sene Türkiye Universitelerini kazananlar bir az benim gibilerden daha şanslıydılar. Çünkü onlar ilk defaydı ki, uyğulanan testle sınavı kazanmıştılar

Onlar testten önceki sistemde bizim gibi sınava girdiğinde elinde kazanacak öğrencilerin listesi olan hocaların karşısına çıkmamıştılar. Hele hele ismin o listeye girememişse kasıtlı olarak verilen soruları da görmemişlerdi.

 Eski sınav sistemi kalmış olsaydı benim gibi fakir çocukları köyden gelip de Türkiye Universitesini zor kazanırdılar herhalde. Bakude universiteyi kazanmayi hayal ederken büyük TURAN’ın önemli bir parçası olan Türkiyede eğitim almanın sevinci ve heyecanını kelimelerle anlatmak kolay değil bir az da... 

21 Kasım günü. Bizim uçak Ankaraya iniş yapıyor. Aşağıya doğru heyecanla bakarken ilk dikkatimizi çeken evlerin üstündeki kırmızı tula ile olan örtüktü. Bir az tuhafımıza gelmişti bu manzara. Çünkü köyümüzde de eski evlerin örtüleri bunlar gibiydi. Ankara’yı gelişmemiş bir şehir olarak düşünüyordum. 


Oysa ki, en zararsız olan bu tür örtülerin olduğunu daha sonra anlamıştım. Ankarada otobuslerle İstanbula doğru hareket ediyoruz. Otobüs şoförü ile bizim aramızda tercümanlık eden Mehti ismli bir delikanlı bizden önce Türkiye’de olduğundan, hem de zeki olduğundan anadolu lehçesinde serbest konuştukça biz de dikkatle onu izliyor, bir az da kıskanarak “biz de bunun gibi konuşa bilseydik”: diye düşünüyoruz. Rövşen ismli başka bir delikanlı yanında milli aletimiz olan sazıyla gelmişti. 

Artık İstanbul’dayız. Kliplerde gördüğümüz boğaz köprüsünden geçiyoruz. Atatürk öğrenci yurduna vardığımızda yurt yönetimi ve bizden 1 sene önce orada olan arkadaşlar bizleri karşılıyorlardı. İlk zorlandığım kelime sıcak suyun yerini soramamağımdır.


 Karşımıza çıkan bir Anadolu gencine “isti su haradadır?” sorduqda bir şey anlamayinca elimizle çamaşır yıkama hareketi göstermiştim. O da gülerek “evet sıcak su diyorsunuz” diyerek yerini tarif etmişti banyonun. Anadolu insanının bizlere gösterdiği müsafirperverlik sayesende evimizi bile özlemiyorduk. 

Hatta TÖMER dersleri kolay olduğundan İstanbul’un en uzak yerlerinden iş yerleri bularak arkadaşlarımızla boş zamanımızda çalışıyor, evimize bile para gönderiyoruz. PATRON lakabını da o yıllarda almıştım. 

Evet, aradan 21 yıl geçse de o ilk günlüede dinlediyim şarkı bile beni İstanbul’a götürüyor ve duyğulandırıyor. O günleri bize yaşatanlara ve ömrümüze anlamlı günler katanlara minnettarız.
KUTLU OLSUN!
T.T.K.Y.

Share on Google Plus

"eqoist": eqoist.net

Siz də öz yazılarınızı azizalibeyli@gmail.com və turalnuriyev679@gmail.com e-poçt ünvanlarına göndərə bilərsiniz.
    Blogger ŞƏRHLƏRİ
    Facebook ŞƏRHLƏRİ